4 Aralık 2016 Pazar

ÇAYKARA'DA BİR KAYMAKAM VE SÖZLÜ KÜLTÜR-I

ÇAYKARA'DA BİR KAYMAKAM  VE SÖZLÜ KÜLTÜR-I
Necati AĞIRALİOĞLU

Şekil-2 Bir Eski Çaykara fotoğrafı

İlkokul 3. Sınıfta okurken  bir Salı günü Eğridere’den Çaykara’ya gitmiş ve yeni ilçenin en büyük mülki amiri kaymakam Özer Türk'ü görmüştüm. O dönemde çok kalabalık olan ve adeta yürümekte zorlanılan Çaykara’nın sokaklarında Özer Türk kalabalık içinde yürürken sanki halk ilkokul öğrencileri, yanlarında yürüyen kaymakam ise onların öğretmeni gibi göründü bana (Şekil-1) . Kaymakam 190 cm boyunda cüsseli ve gerçekten heybetli bir insan. Kaymakamdan etkilendim. Eve geldiğimde kaymakamı gördüğümü ve büyüyünce kaymakam olacağımı annemlere söyledim.
Mayıs ayında Kaymakam Özer Türk, kır atı ile bizim Kukula suyundaki komlara çıkageldi. O yıllarda Çaykara birkaç yıllık yeni ilçe. Hiçbir köyünde, hatta ilçe merkezinde bile elektrik yok. Hiçbir köyünde araba yolu yok (Şekil-2). Kaymakamlığın tek ulaşım aracı at. 1400 metre kotundaki bulunduğumuz yere çok yakın bir çayır için açılan meni müdahale davasında kaymakam keşfe geldi. Buranın yolları bozuk ve çok eğimli. Kaymakam keşif için 100 metre mesafedeki düzlüğe gidince atın etrafında toplanan biz çocuklar atı ve bakıcısını seyre daldık. At çok iyi bakılmış, Fransızca eğitilmiş, viy ( evet) gibi komutlarla yönetiliyor ve bakıcısı tarafından kesme şekerle besleniyordu. Biz çocukların o yıllarda şekere erişmesi pek kolay değil. Bu durumu hayretle seyrediyoruz. Hatta evlerimize ayda 1-2 kilo kesme şeker zor  alınabilmektedir. 



Şekil-1 1955-1956 yıllarında Çaykara’da Kaymakam olan Özer Türk

1955 yılında İlkokul 4. Sınıfa geçtim. Evimizden babam ve üç amcam iş tutma veya askerlik dolayısıyla bölge dışında bulunduklarından bir önceki yaz koyunları ben güttüm. Kışın koyunlara köyde yengemler bakıyor. Köy okulları tatile girmiş ve komlara çıktık. Bu dönemde sürümde 23 büyük koyun, 14 kuzum var. Ayrıca Toros isminde kocaman bir çoban köpeğim var. O kaymakamdan o kadar etkilendim ki beyaz yüzlü, beyaz yünlü uzun bacaklı en güzel kuzuma kaymakam adını verdim.

1960 yılının yazında, Van’ın Özalp İlçesinde ilkokul binası inşaatı müteahhitliği alan amcamlar ve akrabalarım oraya çalışmaya giderler. Orada görevli olan Kaymakam Özer Türk, bizimkilerin Çaykaralı olduğunu duyunca onları yanına çağırmış. Çaykara insanının sözlü kültürünün ne kadar yüksek olduğunu belirterek Çaykaralı insanları övmüş. Çaykaralıların hazır cevap söz ustalıklarından, anında türkü (şarkı) söylemelerinden çok etkilendiğini beyan etmiş. Kaymakam çok doğru bir tespitte bulunmuştur. Bir bölgeye dışarıdan gelen bir insanın farklılıkları fark etmesi ve anlaması içinde yaşayan insanlara göre daha kolaydır. (Yazı devamı edecek).

12 Ekim 2016 Çarşamba

BARAJ

BARAJ
                                                                                               Atatürk Barajı için.

Nedir bu yükselen eser, nedir şu koskocaman göl!
Şimdi yağmur yağadursun, hiç görülmez vadide sel.

Sulama işi biterse, ova, bozkır yeşillenir,
Terk edilm yayla, yamaç hemen insanla şenlenir.

Işık verir şehrimize, sanırsın her yerde ay var,
Ondan kuvvet alan motor, kesilir işte canavar.

Susuz kalmış insanımız, onunla suya kanacak,
Kıyısında genç, ihtiyar eğlenerek yıkanacak.

Yetişecek balıkları, besleyemez belki deniz,
Yük ve yolcu taşıyacak içinde bir çok gemimiz.

Ağaç, toprak, hayvan, çimen su bulacak; buna inan,
Üzerinde çalışanlar, sayılır büyük kahraman.

Azmederek hep birlikte harcadık zaman ve emek,
Kalkınsın vatan ve millet, bitsin artık emeklemek.

                                                                                  Necati Ağıralioğlu

                                                                                  (5 Mart 1987)

OLSA GEREK


Sayın Yusuf Tosun,
Hicaz yollarında yazıp kitap haline getirdiğiniz Aşk Postası adlı eserinizi okudum. Benim için çok faydalı oldu. Kitabın tarafınızdan ihlâs ve heyecanla yazıldığı anlaşılıyor. Elinize sağlık. Teşekkür eder, başarılarınızın devamını dilerim.26.11.2012.

OLSA GEREK
Yusuf gitti Hicaz’a, bir talip olsa gerek
Orda yazdı bir kitap, bir hatip olsa gerek
Bu kelamın sahibi, bir âşık olsa gerek
Bize de niyet ile bir nasip olsa gerek.


Selam ve muhabbetlerimi sunarım.

Necati Ağıralioğlu



3 Ekim 2016 Pazartesi

EKREM HAKKI’YA SELAM


EKREM HAKKI’YA SELAM
Vatan aşkıyla dolu
Çalışmış ömür boyu
Asildir bütün soyu
Ekrem Hakkı’ya selam.
Hazırlamış çok eser
Her biri ayrı değer
Fetih yolunda asker
Fetih erine selam.
 İki cihanı mamur
Gönül adamı, vakur
Davasında pek cesur
Bolu Beyi’ne selam.
İnancında celalli
Sohbetinde cemalli
Anadolu Rumeli
Beylerberi’ne selam.
Türk sanatına hayran
Sanatkârı kayıran
Mülkün vakfa ayıran
Büyük mimara selam.
Âlim ve mütefekkir
Hem mümin hem de zâkir
Her umurunda şakir
Ol çelebiye selam.
Bir mürşide bağlanan
İnancını yaşayan
Gençlere emsal olan
Büyük insana selam.

Doç. Dr. Necati Ağıralioğlu, 1984.

26 Eylül 2016 Pazartesi

NİCE VEYSELLER GELİR

NİCE VEYSELLER GELİR


Torunu Veysel Pamuk’a

Dokuz yüz otuz yedi, sevkediliyor asker
Pamukoğlu Veysel de kurada Van’ı çeker,
Evi barkı arkada, yolda yaya bir nefer,
Merak etme komutan, nice Veyseller gelir.

Mevziler hazırlanır, çatışmaya girilir,
Ağır şartlar altında pek çok şehit verilir,
Arkadan bir kurşunla Veysel yere serilir,
Karşıla ey Peygamber, nice şehitler gelir.

Şehit düştü haberi her tarafta duyulur,
Askerden dönmedi der, ismi de unutulur,
Yetim Mustafa’sına devlet ilgisiz durur,
Sabırlar sana anne, nice Veyseller gelir.

Giyimli cenazesi mahallinde defnolur,
Ne mezarı, ne taşı memlekette bulunur,
 Evine tek hatıra silik resmi sunulur,
Cemalin göster ya Rab, nice Veyseller gelir.

Ne acı bir hadise, kardeş kardeşi vurdu,
Kâinatta ilk defa Kabil kardeş öldürdü,
Bu kavga bu vatanda ne fidanlar soldurdu,
Yasta kalma kardeşim, nice Veyseller gelir.


Necati Ağıralioğlu
25 Haziran 2005



DR. MURAT KÜÇÜK İÇİN

DR. MURAT KÜÇÜK İÇİN

Nedir evlat adın, dedi Murat’tır
Dedim Kardeşinin, dedi Fırat’tır
Dedim memleketin, dedi serhattır
Dedim baban var mı, dedi ki yok yok.

Dedim saygın nerden, dedi edepten
Dedim güvenin çok, dedi meşrepten
Peki disiplinin, dedi mektepten
Dedim yalan var mı, dedi ki yok yok.

Dedim dedikodu, dedi ki sevmen,
Dedim haset ve kin, dedi ki bilmem,
Dedim iftira ne, hiç reva görmem,
Dedim düşman var mı, dedi ki yok yok.

Dedim bilim teknik, dedi muradım
Dedim bu insanlık, dedi fıtratım
Dedim erken gittin, dedi var ahtım
Dedim borcun var mı, dedi ki yok yok.

Dedim istenen ne, dedi başımdır
Dedim otuz iki, dedi yaşımdır
Dedim gerçek iman, var; yoldaşımdır
Dedim şüphen var mı söyledi yok yok.

Necati Ağıralioğlu
24.08.2005.





20 Eylül 2016 Salı

BİR ÇİÇEK

BİR ÇİÇEK
Zehra’ya İthaf


Görse beşer içersinde bir yavru,
Merhametle kucak açan bir çiçek.
Nerde duysa figan eden bir kumru
Cesaretle ona koşan bir çiçek.

Âdemoğlu, hele hayvanat için,
İnfak yollarında koşan bir çiçek.
Ana, baba, bacı, evlat olunca,
Sevgi ile dolup taşan bir çiçek.

Muhabbettir elbet en bariz vasfı,
Yüce Yaratanın garibe lütfü,
Anamın fakire ezelden vakfı,
Çiçeklerden bana düşen bir çiçek.


Necati Ağıralioğlu

06.12.2014.

19 Eylül 2016 Pazartesi

HEY GİDİ AMCAM HEY

HEY GİDİ AMCAM HEY


Çaykara Yöresinden,
Eşraf sülalesinden,
Bir No’lu hanesinden,
Bir çocuk doğuyor hey.

Bin dokuz yüz otuz üç,
Haziranda, ama kaç?
Ak yüzlü pek de güleç,
Bir civan geliyor hey.

Ömer konuyor adı,
Benimser adaleti,
Çattı baba vefatı,
Bir yetim büyüyor hey.

Fatma ona arkadaş,
Geçim gerekti savaş,
Gurbet düştü ona aş,
Bir yiğit göçüyor hey.

Hüseyin Şeker şanı,
Ankara tanır onu,
Cesur anılır ünü,
Bir cömert yaşıyor hey.

Kaplıca ve cemiyet,
Bir işi de siyaset,
Rabbim ona hidayet
Bir dindaş geliyor hey.

Resulüne oldu ram,
Hac görevi buldu can,
Sorgun’da cennet-mekân,
Bir aslan yatıyor hey.

Necati Ağıralioğlu

(28.02.2005)

BOZGUNCU

BOZGUNCU

Çalışacağına, etrafı kollar,
Öndekini entrika ile sollar,
Gösteriş, öğünme ve de masallar
En büyük kozları; sakın aldanma.

Her tavrı kasıtlı, her işi yanlı;
Sözünde vefa yok, yalan beyanlı;
Emin yüzü! sahte, sanma güvenli;
Pozuna, sözüne, yüzüne kanma.

Meclislerde haktan yana görünür;
Tenhalarda dost postuna bürünür;
Fırsat verme, balonunu tez söndür;
Doğrucu ve dost ateşinde yanma.

Gıyabında saflığınla eğlenir;
Yüze karşı iltifata yeltenir;
Bilmem ki bunlara insan mı denir?
Bir adı da münafıktır; aldanma.

Necati Ağıralioğlu
(28.06.1986)


OLAMAZSIN

15 yılımı zehir eden Müfteriye İthaf şiirinin hikâyesini kısmet olursa yakında yazmak istiyorum.



OLAMAZSIN
                                                               Müfteriye ithaf

Ne sevgi var, ne saygı,
Ne iman, ne de korku,
Hem iftira, hem sövgü,
Sen sadık olamazsın.

 Ne dostluk, ne de ülkü,
Çıkar olsun yeter ki,
Okullar aynı belki,
Sen refik olamazsın.

Ne utanma, ne duygu,
İnsanlık sıfır çünkü,
Kara vicdanlı bil ki,
Sen âdem olamazsın.

İnsanlar sembolleşir,
Sana yılan yaraşır,
Eşeklerse yük taşır,
Sen eşek olamazsın.

Ey reziller rezili,
Sefillerin sefili,
Efendisine bağlı,
Sen köpek olamazsın.


26 Nisan 2006. Necati Ağıralioğlu

7 Eylül 2016 Çarşamba

ÇIĞ VE ÇAYKARA

ÇIĞ ve ÇAYKARA

Necati AĞIRALİOĞLU



1.GİRİŞ
Çaykara’da mahalle nüfusları 1970’den beri göçlerden dolayı azalırken özellikle 2000 yılından sonra ilçenin yazlık olarak kullanılması giderek yaygınlaşıyor. Bunun sonucunda mahalle nüfusları yazın geçici olarak artıyor. Yüksek mahalleler, mezralar ve yaylalarda nüfus tam tükenme noktasına gelmişken, buralar birden yazlık ve turistik mekânlar haline gelmiş bulunuyor. Bu mekânlarda bazı yeni imar alanları açıldı ve barınma ve konaklama tesisleri yapılıyor. Bu yüksek yerlerde yapılan bazı tesisler ve insan faaliyetleri çığ felaketi açısından yüksek bir tehlike altındadır. Genel açıdan bu felaketi açıklamak, zararlarını belirtmek, ondan korunmak ve ilçe yönünden gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak için bu yazı hazırlanmıştır.

2. ÇIĞ FELAKETİ
Çığ düşmesi; deprem, sel, toprak kayması, yanardağ patlaması gibi sonu büyük felaketlere yol açabilecek doğal afetlerden biridir.
Çığ, genellikle bitki örtüsü olmayan engebeli, dağlık ve eğimli arazilerde, vadi yamaçlarında tabakalar halinde birikmiş olan kar kütlesinin harekete başlaması ve yamaçtan aşağıya doğru hızla kayması olarak tanımlanır.
Kısaca çığ, bir kar, buz ve kaya kütlesinin dağın yamacından hızla aşağıya düşmesidir.

Şekil 1’de görüldüğü gibi çığ alanı üç bölgeye ayrılabilir: 1. Başlangıç bölgesi, 2. Akma hattı, 3. Durma bölgesi.


Şekil 1 Çığ alanı bölgeleri

3. ÇIĞIN SEBEPLERİ
Çığın meydana gelme sebepleri aşağıda sıralanmıştır.
1.Yoğun kar yağışı:  Bu durum önceden yağmış olan kar yığınlarına ek bir ağırlık yükler.
2. Dik eğimler: Çığ daha çok 30 derece ve daha dik eğimlerde meydana gelir.
3. Ağaçların kaldırılması: Ağaçlar çığın oluşmasına ve aşağıya yuvarlanmasına engel olur.
 Ağaçların kesilmesi çığ kütlelerinin yamaçtan aşağıya yuvarlanmasına sebep olur.
4. Sıcaklık yükselmesi: Ani sıcaklık yükselmesi ve ona bağlı olarak karların erimesi, ilkbaharda çığa sebep olur.
5. Yoğun yağmur: Şiddetli ve yoğun yağmur yamacı ıslatarak kaygan hale getirir ve çığ oluşmasını tetikler.
6. İnsan Faaliyetleri: Kayak gibi kış sporları çığ oluşmasını tetikleyebilir.
Çığ meydana gelme riskini belirlemek için daha ayrıntılı bazı ölçüler tespit edilmiştir. Bunlar Tablo 1’ de gösterilmiştir. Bunlar 4 grupta incelenebilir: 1. Yağış durumu, 2. Sıcaklık Durumu, 3. Rüzgar durumu, 4. Gökyüzü Örtüsü. Tabloda çığ risk durumu, 1. Büyük risk, 2. Belirsiz risk ve 3. Az risk şeklinde gruplanmıştır. Belirlemede kullanılan bazı değerler tabloda gösterilmiştir.

Tablo 1 Çığ riski belirleme parametreleri
1.      YAĞIŞ

Göstergeler
Büyük risk
Belirsiz risk
Az risk
Yeni Kar miktarı
24 saatte 30 cm veya daha fazla
24 saatte 30 cm’den az
Yeni kar yağışı yok
Kar yığılma hızı
6 saat sürede 2,5 cm/saatten fazla
2,5 cm/saatten az
Yeni kar yağışı yok
Fırtına gidişatı
Soğuk başlar, ılık biter
Ilık başlar, soğuk biter
Sıcaklık -7 derecelerde.
Yağmur
Yağmur var
Yağmur yok
Yağmur yok
2.      SICAKLIK
Artan sıcaklıklar
Sıcaklık 12 saatte eksi derecelerden başlayarak 8 dereceden fazla artar
Sıcaklık 12 saatte 8 dereceden daha az artar
Sıcaklık günlerce yavaş artar, fakat donma derecesinin üstüne çıkmaz.
Azalan sıcaklıklar
-
Sıcaklık -10 ile -4 derce arasında kalır
Daha düşük sıcaklıklarda bir artış olur.
Yağmur/ kar seviyesi
Çığ başlama noktasında veya daha fazla
Çığ başlama seviyesi altında
Sıcaklıklar bütün çığ noktasının oldukça altında
Ilık sıcaklıklar
24 saatten fazla çığ başlama seviyesi, donma noktasının üstünde
12-24 saat kadar çığ başlama seviyesi, donma noktasının üstünde
-
Soğuk sıcaklıklar
Uzun süre -10 derecenin altında
Sıcaklıklar -4 ile -10 arasında kalıyor.
-
3.      RÜZGÂR
Rüzgâr hızı
9-27 m/s
9 m/s’den az
Hafif, 7 m/s’den az
Rüzgâr yönü
Sabit
Değişişken
Değişken
4.      GÖKYÜZÜ ÖRTÜSÜ ve GÜNEŞ IŞINMASI
Gece gökyüzü örtüsü
Gökyüzü açık ve sıcaklık -7 dereceden az.
Bulutlu, Parçalı bulutlu, ılık sıcaklık.

-
Gündüz gökyüzü örtüsü
Gökyüzü açık veya parçalı ince bulutlar var
İnce tabaka
-


4. DÜNYANIN EN BÜYÜK ÇIĞ FELAKETLERİ
Çığ düşmesi felaketiyle tarihin birçok döneminde birçok ülkenin insanı hayatını kaybetmiştir.
Dünyada en çok ölüm olan 5 çığ felaketinin yeri ve yılı Tablo 2'de gösterilmiştir.

Tablo 2 Dünyada en çok ölü olan çığ felaketleri

Ölü sayısı
Yeri
Yılı
20,000
Peru
1970
10,000
İtalya
1916
4,000
Peru
1962
310
Afganistan
2015
265
Avusturya-İsviçre
1951


Dört yıl önce (2012) Pakistan'ın Himalaya bölgesinde meydana gelen çığ felaketinde 138 kişi ölmüştü  (Şekil 2 ).


Şekil 2 2012 Pakistan çığfelaketinden bir görüntü

5.         TÜRKİYE’DE ÇIĞ FELAKETLERİ
Türkiye’nin özellikle kuzey-kuzeydoğu ve doğu kesimlerinde, çığ olayına uygun topografik ve meteorolojik şartlara sahip dağlık alanlar mevcuttur. Ortalama yüksekliği 1000 m’yi geçen ve çığ oluşumuna uygun alanların yüzölçümü bu bölgeler içinde çok yüksek bir yüzdeye sahiptir. Dağlık alanların, Türkiye yüzölçümünün yaklaşık 1/3’ünü oluşturduğu düşünülürse, çığ olayının meydana geldiği alanların yayılımının ne kadar büyük olduğu anlaşılır. Bu bölgelerde meydana gelen çığlar, yerleşim yerlerini, yolları, turistik tesisleri ve diğer bütün devlet yatırımlarını tehdit etmektedir. Çığ olayının yerleşim yerlerine etkisi her afet türü gibi sosyal ve ekonomik açıdan olmaktadır.
 İller esas alınarak 1900-2013 yılları arasında Türkiye’de meydana gelen çığ sayıları ve ölü sayıları Şekil 3’ da gösterilmiştir. Şekilden çığ felaketinde ölenlerin en çok olduğu ilin 30-60 kişi ile Trabzon ve Bayburt sınırında olduğu görülmektedir.

Şekil 3 Türkiye’de çığ afet haritası (Çığda ölenlerin sayısı ve çığ olay sayısı)


Türkiye'de en büyük çığ felaketi, 1993 yılında Bayburt Üzengili'de (Aşkanas) meydana gelen ve 59 kişinin ölümüne sebep olan olaydır.
157 çığ düşmesi olayı sonucu 443 kişinin hayatını kaybettiği 1992 yılı ülkemizin en fazla kayıp yaşadığı yıl olarak kayıtlara geçti. 1976 yılında 23 olayda 261 kişi, 1993 yılında da 60 olayda 133 kişi hayatını kaybetti. En fazla çığ düşmesi olayı ise 159 olay ile 2007 yılında yaşandı. Özellikle 2000'li yıllardan sonra olay sayısında yaşanan artış dikkat çekiyor. 2006'da 104, 2008'de ise 144 çığ tespit edilmiştir.
2009 yılında Trabzon Zigana Dağında meydana gelen çığ felaketinde 10 dağcı vefat etmişti (Şekil 4). 




Şekil 4 25 Ocak 2009 Zigana Dağında meydana gelen çığda 17 dağcıdan 10’u vefat etti.

2016 yılında Van’da meydan gelen çığ yığınlarının kaldırılma çalışmaları Şekil 5’de gösterilmiştir.



Şekil 5 Van’da yola düşen bir çığ kütlesinin temizlenme çalışmaları, 12 Nisan 2016

6.         ÇAYKARADA ÇIĞ FELAKETLERİ
Çaykara’da sel ve toprak kayması gibi bazen çığ felaketi de yaşanmaktadır.
Çaykara 574 kilometrekare yüz ölçümü ile Trabzon’un Maçka’dan sonra en geniş ikinci ilçesidir. Bununla birlikte Çaykara Trabzon ilinin en yüksek ve en dik arazilerine sahiptir.Çaykara’da 1000 metreden yüksek yerlerde topoğrafya ve bitki örtüsüne bağlı olarak kış aylarında çığ meydana gelebilmektedir. Özellikle Uzungöl Vadisi ve Karaçam Vadisi ilçenin çığ açısından en tehlikeli yerleridir. 
Geçmişte kar yığınlarının bol olduğu ve özellikle kar erime mevsimlerinde bölgenin yüksek yerleşim yerlerinde pek çok çığ düşmesi olmuş, bu çığlar sebebiyle zaman zaman evler yıkılmış ve yolcu olan, yük taşıyan, odun toplayan insanlar bazen yük hayvanları ile birlikte çığ altında kalarak ölmüştür. Fakat bunların çoğu o zamanlar iletim ve haberleşme imkânsızlığı yüzünden basına intikal etmemiştir.
1950-1960 yılları arasındaki çocukluk yıllarımda Çaykara’da yaşanan bazı çığ hadiselerini hatırlıyorum. Bir ilkbahar günü komlara çıktığımızda Ali Amcanın Eğridere - Kukula Suyu’nda bulunan komunun çığ yüzünden yerinde yeller estiğini gördüm. Demirkapı ‘da bir yaz yaylaya çıktığımızda Mustafa Amcanın oldukça yeni olan evinin yerinde olmadığını gördük. Demirkapı’da evinin biraz uzağında, çığ yatağında sahibi tarafından yeni yaptırılan dükkan ve daha yukarısında yapılan ev ancak bir iki yıl ömürlü olmuş ve meydana gelen çığ ile yıkılmışlardı. Demirkapı’da Zarife isimli bir kızın bir grupla birlikte iş için Derindere’ye gittiği gün, çığ ve taş düşmesi sonucu öldüğünü annesinin ağıtlarından ve babaannemle yaptığı sohbetlerinden hatırlıyorum. 
Çaykara’da en son 2015 yılında meydan gelen çığ felaketinden bir resim Şekil 6’da gösterilmiştir.



Şekil 6 Çaykara’da çığ felaketi  (10 Ocak 2015, 5 kişi öldü, Kavlatan mevkii )

7.         ALINABİLECEK GENEL TEDBİRLER
Çığ tehlikesine karşı alınabilecek tedbirler fertlerin alabileceği ve kurumların alabileceği tedbirler şeklinde sınıflandırılabilir. Ayrıca çığ oluşmasını önlemek ve çığdan korunmak şeklinde de gruplandırma mümkündür.
Kurumların alabileceği tedbirler şöyle sıralanabilir.
1. Eğimin çok bulunduğu yerler yeterince ağaçlandırılmalıdır.
2. Çığ olma olasılığı kuvvetli olan yerlerde perdeleme yapılmalıdır.
3. Kış sporları çığ alanlarından uzak yerlerde yapılmalıdır.
4. Çığ bölgelerinden geçerken gürültü çıkarılmamalıdır.
5. Kara ve demir yolu ulaşımı çığ alanlarının uzağında yapılmalıdır.
6. Yerleşim yerleri çığ alanından uzaklara konmalıdır.
Ayrıca kurumlar tarafından, 1. Çığ Tehlike Haritaları hazırlamak, 2. Çığ Risk Haritaları hazırlamak, 3. Çığ Afeti Zararların Azaltma Çalışmaları yapmak, 4. Çığ Tahmin ve Erken Uyarı Sistemleri kurmak gibi uzmanlık çalışmaları yapmaktadırlar.
Çığların önlenmesi için çığın başlangıç bölgesinde, akma ve durma bölgelerinde alınabilecek tedbirler birbirinden farklıdır.
Başlangıç bölgesinde uygulanabilen tedbirler, 1. Teraslama, 2. Yeniden Ağaçlandırma 3. Şaşırtmacalı Kazıklar, 4. Tripod (Üçayak), 5. Kar Çitleri, 6. Kar Ağları, 7. Kar (Rüzgâr) Perdeleri, 8. Rüzgâr Çatılarıdır.

 Akma ve durma bölgelerinde uygulanabilen tedbirler ise, 1. Saptırma Duvarları, 2. Durdurma Duvarları, 3. Çığ Barajları, 4. Mahmuzlar, 5. Geciktirme Yapıları ve Çığ Kapanı, 6. Çığ Tünelleri ve 7. Bina Güçlendirme Teknikleridir. Şekil 7’de bir çığ tüneli görülmektedir. Bunların ayrıntısına burada girilmeyecektir.

Öte yandan Türkiye’de Afet Ve Acil Durum (AFAD) Yönetimi Başkanlığı tarafından çığ öncesinde, çığ oluşabilecek alanlarda, çığ sırasında, çığ sonrasında fertlerin alabileceği tedbirler internet ortamında yayınlamaktadır.Bu bilgi kaynaklarından bazı pratik bilgiler sağlanabilir.

 

 

Şekil 7 Bir çığ tüneli


8.         ÇAYKARA’DA BEDDUALI ORMANLAR
 Çaykara’da çığ ve taş düşmelerini önlemek için 3 tane beddualı orman oluşturulmuştur.
Bunlar: 1. Ataköy Beddualı Ormanı, 2. Çambaşı Beddualı Ormanı, 3. Demirkapı Beddualı Ormanıdır. Bu konuda 1999’da yazılan bir yazımı aşağıya aktarıyorum (Ağıralioğlu, 1999):
“Ormanın her türlüsüne pek çok yerde rastlamak mümkündür. Ama beddualı ormanlar galiba sadece Çaykara’da vardır.
Çaykara’da arazilerin eğimi genellikle dik ve denizden yükseklikleri fazla olduğundan, bol yağışların da etkisi ile sık sık toprak kay­maları, taş ve kaya yuvarlanmaları ile seller meydana gelir. Bu arada kışın çığ düşmeleri olur. Bu tehlikelere karşı en etkili tedbir ağaç­landırma olmakla birlikte, acaba bu Çaykara’daki beddualı ormanlar ne ola ki?
Çaykara’da bilinen üç tane beddualı orma­nın bir tanesi Çambaşı ile Yukarı ve Aşağı Kumlu köylerinin yukarısındaki yamaçtadır. İkincisi Ataköy’ün yukarısında bulunur. Üçüncüsü ise Demirkapı Köyü-Aşağı Mahalle’nin yu­karısında yer alır. Ormanların ilk ikisinde ıhla­mur, gürgen ve çam ağaçları hâkimken, diğe­rinde yükseklik fazla ve iklim daha sert oldu­ğundan daha çok çam ve kayın ağaçları mev­cuttur.
Karadeniz sahilinden Solaklı Vadisine girip Çaykara’ya doğru ilerlerken ilk karşınıza çıkan tepe Çambaşı Beddualı ormanıdır. Demirkapı’da Beddualı Ormanın yanındaki yamaçlardaki ormanlar 60 yıl önce tüketilmiş, orada 2000 metrenin üstündeki arazilerde sadece Beddualı Orman korunabilmiştir (Şekil 8).
Bu ormanların sahipleri yoktur. Hiçbir za­man korucuları da olmamıştır. Buralarda, ağaçlar büyür, yaşlanır, kurur, devrilir ve yerde çürüyerek ötekilere gübre olur. Fakat bu or­manlardan hiçbir kimse ne bir ağaç, ne bir dal ve ne de bir yaprak alabilir. Hatta kurumuş, devrilmiş ve çürümeye yüz tutmuş ağaçlar bile alınamaz. Sadece okul, cami, yol gibi hayır iş­leri için civar köylerin görevlileri buralardan ağaç alabilir. Bu ormanlardan ağaç kesen veya herhangi bir yaprak yahut ot alanlar için böl­genin büyük camilerinde ve Mekke’de beddua yapılmış. Bunun için bu ormanların her biri halk tarafından “beddualı” olarak anılır.


Şekil 8 Çaykara Demirkapı- Aşağı Mahallenin yukarısındaki Beddualı Orman

Bu ormanlardan Çaykara İlçe merkezine en yakın olan Çambaşı Beddualı ormanını biraz yakından tanıyalım. Bu ormanın etrafında 5-6 köyün arazisi vardır. Güneyi ve batısında Çambaşı, ile Yukarı ve Aşağı Kumlu, kuzeyin­de Maraşlı ve ondan ayrılan Koldere, doğu­sunda Eğridere köylerinin çayır ve komları vardır. Yaylalarla bağlantı sağlayan bir yaya yolu içinden geçmektedir. Sırtların oluşturdu­ğu zirvenin batı yamacındaki beddualı orman tepelere kadar uzanır. Sırtların doğu tarafına bakan yamaçları çok sarptır. Kuzey yamaçları ise, çayır olup çimenlik ortasında enine kazıl­mış hendek yerleri dikkati çekmektedir. Ko­nuştuğum yaşlı kimseler bunların harp siperleri ol­duğunu tahminen söylediler. Olabilir. Acaba çağ oluşumunu engellemek için yüzyıllar önce kazılmış hendekler olamazlar mı? Çayka­ra’dan yaklaşık 6-7 km uzakta olan ve 1900 metre yükseklikteki bu zirveden, Çaykara merkezi dâhil, 90 kilometre uzunluğundaki bütün Solaklı Vadisi görünür. Hatta açık hava­larda 30 km uzaktaki Karadeniz’den geçen ge­mileri uzaktan seyretmek bile mümkündür. Bu sırtlar bölge tabiatının güzelliğini temaşa etmek için çok mükemmel bir yerdir. Araba yolu bu zirvenin yaklaşık 400 m uzağından geçmekte­dir. İmkân olsa ve araba yolu bu zirveye kadar uzatılabilse, halkın kolay ulaşabileceği çok gü­zel bir piknik ve dinlenme yeri sağlanır.
İnsan bu beddualı ormanlara gidince birden karşılaşılan manzaradan ürperir. Gerçek an­lamda balta girmemiş durumdadırlar. 40-50 metreyi aşan yüksek ağaçlardan gökyüzünü göremezsiniz. Kurumuş, devrilmiş veya yan yatmış ağaçlar yürümenizi zorlaştırır. Kızgın güneşli havalarda bile ormanın içi serin ve ko­yu gölgeliktir. Sadece kuş ötüşleri ile yaprak hışırtıları duyulan seslerdir. Yüksek kayaların altındaki mağaralara yabani hayvan olma ihtimalinden dolayı yaklaşmaya korkarsınız. Ormanın içi ağaç, çiçek, ot, yosun ve ıhlamur kokuları ile ayrı bir dünya oluşturur. Birkaç ki­şilik gruplar halinde, hiç değilse bir kaç yüz metre ormanın içine dalmanız tavsiye edilir. Bu çok değişik turistik mekânları böylece tanı­mış ve yaşamış olursunuz. Bu ormanlık alan­ların zirvelerinde geniş ufuklu manzara temaşa etmeye uygun piknik yerleri vardır. Fakat alt yapıları geliştirilmeye muhtaçtır.
Bu bahsedilen üç bölgede eskiden ormanlar insanlar tarafından yok edilince, kışın taş düş­meleri ve özellikle çığlar meydana gelirmiş ve aşağılarındaki meskûn bölgelerde ve yollarda insanların can ve mal güvenliği kalmazmış. Öyle ki bu üç yamaç da 30-40 derece eğimli ve denizden yükseklikleri 1500-2220 metre ol­duğundan kışın 1-2 metre kalınlığa erişen kar yığınları oluşur. Bu kar yığınları ilkbahar­da yabani hayvanlar ve kuşlar tarafından oluş­turulabilecek en ufak bir kartopunun yuvar­lanması ile büyük çığların meydana gelmesine sebep olabilir. İşte bu çığ ve taş düşmelerini önlemek için atalarımız, bir vakıf türü olarak bu ormanları oluşturmuşlar.
Çığ yüzünden Dünyada her yıl yüzlerce in­san ölmekte ve evler yıkılmaktadır. Çığ oluş­masını önlemek için yukarıda belirtildiği gibi çığ yolunda tüneller yap­mak, çığı başka vadilere yönlendirmek, çığın top atışları ile önceden meydana gelmesini sağlamak, yol ve evlerin üstlerini betonarme perdelerle kapatmak ve çığ oluşan yamaçlarda yapay çukur ve tümsekler meydana getirmek gibi mühendislik tedbirleri alınmaktadır. Mo­dern teknolojinin elverdiği ölçüde bu tedbirler alınarak insanların can ve mal emniyeti, pahalı da olsa, sağlanmaya çalışılıyor. Fakat en etkili ve kalıcı tedbir atalarımızın yaptığı gibi çığ ih­timali olan yamaçların ağaçlandırılması ve bu ormanların korunmasıdır. Başka metotlar pa­halı olmaları yanında uzun vadeli ve kesin çözüm değiller­dir.

9. SONUÇ
Çaykara’nın yüksek kesimlerinde çığ meydana gelme tehlikesi vardır.  Bunlar can ve mal kayıplarına sebep olmaktadır.  Günümüzde, yörede yüksek kesimlerde yazlık evler ve turizm tesisleri yapımı hız kazanmıştır. Ayrıca kış sporları yaygınlaşmaktadır.Çığ tehlikesi olan yerlerde, özellikle imara yeni açılan Çaykara’nın yükseklerinde tesisler planlanırken, bunlar çığ yataklarının dışında düşünülmelidir. Bölgelerde devlet tarafından çığ risk haritaları hazırlanana kadar, çığ tehlikesi olan yerlerin belirlenmesi için oralarda yaşamış bulunan yaşlı kimselerin tecrübelerinden faydalanılabilir. Bu arada ayakta kalan eski evlerin yeri, çığ açısından güvenli kabul edilebilir. Ayrıca çığ mevsiminde tehlikeli alanlarda bulunmamaya ve o yollardan geçmemeye özen gösterilmelidir.

10. KAYNAKLAR
Ağıralioğlu, Necati,  Beddualı Ormanlar, Çaykaralılar Haber, Yorum ve Kültür Sanat Dergisi, Sayfa:10-13, Yıl: 8 Sayı:13, Haziran 1999.

Coşkun, Mustafa, Uzungöl Çığ Yolları Tanıtımı, ÇEM, Çığ Semineri, 25-27 Haziran 2012 Uzungöl, Trabzon.

Çelik, Hüseyin E., Çığ Kontrolü, ÇEM, Çığ Semineri, 25-27 Haziran 2012 Uzungöl, Trabzon.

Gürer, İbrahim, Doğal Afet Olarak Kar, ÇEM, Çığ Semineri, 25-27 Haziran 2012 Uzungöl, Trabzon.


Yavaş, Ömer Murat ve Şahin, Demet, Türkiye’de Çığ Afeti Zararlarını Azaltma Çalışmaları, MMOB Afet Sempozyumu, 398-404.